Şimdi diyeceksiniz ki bu ne biçim soru? Çünkü insanlar genelde kolay olanı sever. Benim gibi zor olanı seçenler azınlıktadır. Yani iş, bu iki seçenekten birini tercih etme konusu olursa, çoğunlukla kolay olan seçilir. Ben ise tam tersineyim. Kolay olan bana cazip gelmez. Uğraşmayı severim. Hemen elde ettiğim şeyden keyif almam. Yaşam da sanki bu özelliğimi biliyormuş gibi, karşıma hep zor olanı çıkarır. Ya da ben bunları çekerim farkında bile olmadan. İşte bu yüzden hayatım hep mücadele etmekle geçiyor. Biri bitip biri başlıyor.
Mücadeleci ruhum sanki bunlarla besleniyor. Hayatım monotonlaştığı, tek düzende gittiği zaman sıkılırım ben. Uğraşacak bir şeyler ararım. “Nerde hareket, orda bereket” diye bir laf vardır ya dilimizde, işte aynen bende öyleyim. Durağan, rahat bir hayat batar bana. Başlarım hayatımı didiklemeye. Oysa ne var debelenecek. Otur oturduğun yerde. Bak rahatına, her şey yolundayken. Ama olmaz tabi. Ruhum acıkmıştır. Daralmış, kabına sığamaz olmuştur. Coşku ister, hareket ve didişme ister. Yıkıp, döküp tekrar kurmak ister. Elindekini kaybedip, yeniden ve daha iyisini kazanmak ister.

Peki, bu halimi sizlere tavsiye eder miyim? Aslında pek etmem. Çünkü hiç kolay değildir. Ama çok keyiflidir. Heyecanı, adrenali boldur. Yeniden oluşturmak, yoluna koymak, keşfetmek, koşuşturmak, uğraş vermek çok güzel bir duygudur. Yani benim için, hayata yeniden ve sıfırdan başlamak hiç zor değildir. Bugüne kadar 3 – 4 kez yaptım bunu. Her defasında içimde yeşeren yeni umutlar, hedefler, amaçlar ve başarma isteği beni hayata daha sıkı bağladı. Ama böyle yaşamayı herkes beceremez. İstese bile yapamaz. Bağlayan nedenler çoksa hiç yapamaz.

Benim gibi yaşamak için her şeyden önce kök salmamak gerekir. Özgür ve mücadeleci bir ruha sahip olmak gerekir. Biraz korkusuz, biraz inatçı, biraz deli yürekli olmak gerekir. Bir de, kendine güvenen, ayakları yere basan, güçlü bir kişilik ve geçerli bir ya da iki meslek sahibi olmak gerekir. Bunlardan biri eksik olursa olmaz. Yani başarı değil başarısızlık olur. Bu da işin keyfini kaçırır. Acı verir, mutsuzluk getirir.

Tabi ben de böyle yaşarken sadece güzelliklerle karşılaşmıyorum. Canım da yanıyor, mutsuz da oluyorum, an geliyor hayal kırıklığı yaşıyorum, sıkılıyorum. Ama bunları aşmayı başarıyorum. Güçlüklerle baş etmenin yollarını biliyorum. Bunu yapabilmemin en önemli nedeni ise kişisel gelişime verdiğim önem. Bu konuda kendimi sürekli geliştirmem. Ve zor olanı elde etmeyi sevmem.

Dedim ya yazımın başında insanlar eğer seçme olanağı varsa kolayı seçerler. Herkes benim gibi deli mi zorlanmayı sevsin. Durduk yerde heyecan peşinde koşsun. Zordur böyle yaşamak. Ama tadını bir kez alırsanız, vazgeçilmezdir. Ta ki güç kuvvet kalmayana kadar. Bakmayın, ben de o kadar deli değilim. Bu tarz yaşamı bırakmam gerektiği zaman bir nokta koyacağım tabi ki. Ama daha zamanı var diye düşünüyorum. Çünkü henüz yapılacak çok işim ve keşfedecek bir dolu bilinmezim var. Yani daha epeyce yolum var. Eh siz de artık bana bir “Kolay gelsin” dersiniz sanırım.
Sevgiyle kalın…

Şadan Hergüner