Çocuklar güzeldir. Kokuları mis gibidir. Suyun berraklığı, güneşin sıcaklığı gibidirler. Onları işlemesini bilmek gerekir. Çünkü onlar bir madendir. Aydınlığa açılan penceredir. Onlar çiçektir. Asla susuz kalmamalılar. Çocukları besleyen su, sevgi ve ilgidir. Bedenlerini yiyecekle beslediğiniz gibi ruhlarını da sevgiyle, ilgiyle beslemelisiniz. Sevilmek çocuğun gelişimi için gıda gibi gereklidir.
Susuz kalmış çiçeklere ne olur, bilirsiniz. Önce renkleri solmaya başlar, ardından yaprakları sararır, sonunda kuruyup ölürler. Çocuklar da böyledir. Gerçi aldıkları gıdalarla fiziksel bedenleri büyür, gelişir ama sevgi ile beslenmeyen ruhları ve yürekleri, sulanmayan çiçekler gibi solar.
Çocukların dünyaya bakış açıları farklıdır. Onların yürekleri daha bir canlı ve sevgiye hazırdır. Çocuklar saflığın ve temizliğin örneğidir. İçlerinde art niyet yoktur. Akıllarına geleni katıksız bir dürüstlükle söylerler. Çünkü onlar, eğer öğretilmediyse yalanı bilmezler. Sadece geniş bir hayal dünyaları vardır. Bazen çocuğunuz için, “Bunları nasıl uyduruyor?” dediğiniz olmuştur. Aslında o size yalan söylemiyor, yalnızca hayal dünyasından bilgiler aktarıyordur. O zengin bir dünyadır. İçinde pek çok arkadaş, oyuncak, farklı mekân hatta başka bir anne ve baba bile barındırır.
Çocuklar melek gibidir. Her çocuk dünyaya iyi olmak üzere gelir. İyiye ve güzele eğilimlidir. Ta ki yanlışlar öğretilinceye kadar. Yanlış yapmayı bir kez büyüklerinden öğrendi mi, “Onlar bunu yapıyor, öyleyse ben de yapabilirim” dedi mi iş bitmiştir. Artık çocuk öğrenilmiş hataları, yanlışları yapmakta sakınca görmez. Peki, suç onun mu yoksa dikkatli olmayan anne ve babasının mı? Tabi ki onun değil. Masum bir yavruya gerekli değerleri veremez, ruhunu sevgi ve ilgiyle besleyemez, öğrenilmiş hatalar içinde büyümesine neden olursanız, ondan ne bekleyebilirsiniz? Büyüyünce kendisi doğruyu bulabilir diyerek, doğru insan olmasını bekleyemezsiniz. Bu hata olur. Özellikle yalan söylemeyi, gerçekleri saklamayı, dayak atmayı, kavga etmeyi, haksızlık yapmayı, başkasının malına zarar vermeyi sizden öğrenmişse, ondan dürüst ve doğru insan olmasını asla bekleyemezsiniz.
Çocukların ilk öğretmenleri anne ve babalarıdır. Sevmeyi, saygıyı, doğruluğu, paylaşmayı ve daha pek çok şeyi aile içinde öğrenirler. Üstelik onlar güçlü bir alıcı ve kaydedici gibidirler. Hemen öğrenirler. Bir birey olmayı da aile içinde öğrenirler. Bilgiye açtırlar sürekli sorarlar. Oysa bazı anne, babalar bu sorulardan sıkıldıkları için ya cevap vermezler ya da çeşitli nedenlerle çocuklarını başlarından savarlar. Günümüz koşullarında zorluklar içinde çalışan, yorulan, yaşam savaşında didinen çiftler biraz da haklı olarak eve geldiklerinde, rahat etmek isterler. Çocuk dırdırından rahatsız olurlar. Onlara yeterli zamanı ayıramazlar. Gerçi tüm anne ve babaların böyle olduğunu söyleyemeyiz. Bir çocuk yetiştirmenin ne anlama geldiğini bilen eğitimli, özverili çiftler de var. Çalışma hayatının güçlüklerine rağmen dengeleri kuranlar var. Demek ki istendiğinde bu denge kurulabiliyor. O halde niye her çift bunu yapamıyor? Tek bir nedeni var, eğitimsizlik. Sağlıklı bir yaşam için iletişim kurmayı bilmemek. Doğru iletişim içinde çocuk yetiştirmeyi öğrenmemiş olmak.
Anne ve babaların öncelikle şunları sorgulaması gerekir. Biz neden çocuk sahibi olduk? Yaşamanın gittikçe zorlaştığı şu dünyaya neden çocuk getirdik? Bu iki sorunun yanıtını açık yüreklilikle vermek gerekir. Pek çok çift için öncelikli neden, çocuk sevgisini tatmak, onu doyasıya sevmektir. Sonraki neden, yaşlandıklarında kendilerine bakabilecek, en azından yardımcı olabilecek çocuklara sahip olmaktır. Aslında bunun garantisi yoktur ama nedenlerden birini oluşturur. Önemli bir diğer neden de soylarını devam ettirmektir.
Bu bağlamda baktığımızda hiçbir çocuk kendi isteğiyle dünyaya gelmiyor. Çiftler istedikleri için, aile bağı oluşturmak için çocuk sahibi oluyorlar. Hatta yolunda gitmeyen evliliklerini kurtarmak için bile çocuk sahibi olanlar var. Oysa ne yanlış bir düşüncedir. Çünkü bu geçici çözümlerin sonunda, anne ve babası boşanmış veya çok huzursuz ortamda büyümek zorunda kalmış sorunlu ve mutsuz çocuklar ordusu hızla artıyor. Bu çocuklar daha sonra birer yetişkin olarak topluma katılıyor.
Anne ve babaların çocuk sahibi olmadan önce düşünmeleri gereken en önemli ayrıntı ise çocuğa gereken ilgiyi ve sevgiyi gösterip, gösteremeyecekleridir. Çünkü ilgi ve sevgi görmeden büyüyen çocuklar, sorunlu yetişkinler olacaktır. Özellikle evlilikleri rayına oturmamış çiftler çocuk yaparak, onları mutsuz ve huzursuz bir aile ortamına mahkûm etmemeliler. Boşandıkları zaman da çocuklarını anne veya babasından ayrı yaşamak zorunda bırakmamalılar. Kısaca ziyan etmek için dünyaya çocuk getirmemeliler.
Çocuk sahibi olacak çiftler bilinçli olarak yaptıkları bu seçimin gereğince her şeyi göze almalılar. Çocuklarıyla bir plan içeriğinde ilgilenmeliler. Onların sorularına sıkılmadan cevap vermeli ve çocuklarına kendi davranışlarıyla örnek olmalılar. Çocuklarını bir birey olarak görmeli, onun da bunu anlamasını sağlamalılar. Zaman ayırarak, çocuklarıyla oynamaları, gezmeleri ve onlara doğru değerleri vermeleri gerekir.
Çocuğa iyi bir eğitim veremeyecek, onu hayata hazırlayamayacak, hepsinden önemlisi onu sevip ilgi gösteremeyecek çiftlerin çocuk sahibi olmaları, iletişim kuramayan, mutsuz ve kendini değersiz hisseden insanların çoğalmasına neden olacaktır. Oysa çiftlerin çocuklarına sevgiyi, sevmeyi öğretmeleri, gerekir. Bunu öğrenen çocuk çevresine sevgi verir. Sevgi ve ilginin verdiği güven duygusuyla büyüyen çocuk, ilerde kendi çocuklarını da böyle büyütür. Bunları öğrenmeden büyüyen çocuk, sonraki yıllarda gerek anne, babasıyla gerekse başka insanlarla iyi bir iletişim içinde olamayacaktır. Küçük bir çocukken, sorularına yanıt vermeyen, ilgi göstermeyen, başından savan anne ve babasına, hatta kendi çocuklarına bile ilgisiz bir yetişkin olabilecektir. Ruhu sağlıklı gelişmediği için kendisine de topluma da zararlı olacaktır. Kendisiyle barışık değil kavgalı, başaran değil kaybeden olacaktır.
Tüm bu doğruların ışığında çiftlerin çocuk sahibi olma konusunda, daha bilinçli ve gerçekçi olmaları gerekmektedir. Önce kendi aralarında doğru iletişim kurmayı öğrenmeliler. Kendilerini eğitmeliler. Ardından mutlu, dengeli ve başarılı çocuklar yetiştirmek için gerekli özverileri yapabilmeliler. Çünkü yanlış değerlerle, sevgisiz ve ilgisiz büyüyen bir çocuk, aynı özelliklere sahip başka çocuklar demektir.


Şadan HERGÜNER