Şu anda hayatın neresindesiniz? En kolay yerinde mi, en zor yerinde misiniz? Sizi bilemiyorum ama ben yine zor bir noktadayım. Eskiden olsa üzülürdüm. “Hep beni buluyor bu terslikler, ne zaman her şey yolunda gidecek, bıktım artık” derdim. Ama zaman ve yaşam deneyimi öyle bir şey ki insanı farkında olmadan eğitiyor. Bir bakıyorsun, yaşama bakış açın değişmiş. İşte ben şimdi bu noktadayım. Hayatın beni eğittiğinin farkındayım. O yüzden şu aralar yaşayacağım güçlüklerden korkmuyorum.
Yaşadığım çok zor süreçlerin ardından yaklaşık bir yıldır hayatımda her şey yolunda gidiyordu. Sorunlar yok denecek kadar azdı. Kafam rahattı. Çektiğim sıkıntıların bir kısmını iyice unutmuştum. Bu arada unuttuğum bir şey daha vardı. Hayatın aynı çizgide gitmediği. Gerçi bilmediğim bir durum değildi. Sadece zor günlerin ardından rahatlamış olmak iyi gelmiş, bu gerçeği bana unutturmuştu.
Her nedense hayatımdaki güç zamanlar, rahat zamanlarımdan fazla oldu. Galiba benim yaşam sınavlarım biraz zor. Ben hayatın birçok sınavla dolu olduğuna inananlardanım. Kimi hayatlar kolay kimi hayatlar zor sınavlarla doludur. Ve şuna inanırım. Güç sınavlarla baş edip, üstesinden gelenlerin ruhu daha iyi olgunlaşır. Ben bu gruba girenlerdenim. Üst üste yaşadığım güçlükler beni erken olgunlaştırdı. Şu anda bulunduğum noktada, yaşama bambaşka bir gözle bakıyorum. Biliyorum ki sürekli mutlu olmak ya da sürekli mutsuz olmak mümkün değil.
Hayatın tek düze olduğunu düşünsenize… Keyifli olur muydu dersiniz? Asla olmazdı. Sürekli mutlu yaşadığınızı düşünün. Bir süre sonra sıkılmaz mıydınız? Değişiklik aramaz mıydınız? Mutsuzluğu bilmeseydik, mutluluğun değerini nasıl anlardık? Veya tam tersini düşünün. Devamlı mutsuz olduğunuzu. O zaman yaşama sıkıca sarılabilir miydiniz? İçinizde, yakında bir şeylerin değişebileceği umudu olmasaydı yaşamaya devam edebilir miydiniz? Edemezdiniz.
Bence hayatı yaşanır ve değerli kılan, iniş ve çıkışlarıdır. İnişi yaşamadan, çıkışın kıymetini bilemeyiz. Uzun süre aynı çizgide devam eden hayat bile sıkıcıdır. İçinde heyecan olamadan, kaybetmenin korkusu, kazanmanın sevinci olmadan yaşanan hayat keyif vermez. Sürekli kazanarak yaşarsanız, kazandığınızın değerini bilemezsiniz. Ancak kazandığınızı kaybettiğinizde onun ne kadar değerli olduğunu öğrenirsiniz.
Mesela, aşık olursunuz, deliler gibi seversiniz, size göre her şey yolunda giderken bir bakarsınız sevdiğiniz elinizden gitmiş. İlişki bitmiş, onu kaybetmişsiniz. Gitme nedeni de zamanında ona gereken değeri vermemiş olmanız, onu tam anlayamamış olmanız. Şimdi farkına varırsınız aslında onun sizin için ne kadar değerli olduğunu ama iş işten geçmiştir. Sevdiğinizi kaybetmişsinizdir. Yani önce kazanmış, sonra kaybetmişsinizdir. Burada önemli olan yaşadığınızdan ders alabilmektir. O dersi almışsanız eğer, ruhunuz bir parça daha olgunlaşacaktır.
Gelelim hayatın parasal boyutuna. İşte orda iş biraz değişiyor. Gerçi akıllıca yapılan seçimler sonucunda para kazanmak mümkün ama bazı insanlar yaşam şartları nedeniyle hep darlık içinde olurlar. Bazıları da önceden oluşan şartlar gereği hep bolluk içinde olurlar. Bu konuda hayat insanlara farklı davranır. Ama elinizde olan tüm paranızı kaybetme ya da paranız yokken, paraya kavuşma olasılığı hep vardır. Bu da hayatı tek düze olmaktan kurtarır. Para konusunda da kaybetmenin korkusunu, kazanmanın sevincini her an yaşayabilirsiniz.
Anlatmaya çalıştığım şey, hayatın sürekli değişken olması. Bu durumun hayatı yaşanılır kılması. Onun iniş ve çıkışlarının sürekli yaşanacak olması. O nedenle şu anda bulunduğum zor noktadan çok korkmuyorum. Yine üzülmeye başladım, canım sıkılıyor, hatta sağlığım bile bozuluyor ama ben bunlara o kadar alıştım ki. Sanki hayatımın olmazsa olmazları gibi geliyor bana.


Yazımın başında belirttiğim gibi eskiden olsa hayıflanır, kendi kendime söylenirdim. “Niye benim başıma geliyor bunlar, hep mi kendini bilmezler beni bulur, canımı yakar?” diye.
“İyilik yaptığım insanlardan kötülük görmek benim kaderim mi?” derdim. Oysa şimdi biliyorum ki bunlar benim ruhumu olgunlaştıran sınavlarım. Yoksa nasıl anlayacağım mutlu ve rahat olduğum süreçlerin değerini? Ya da ben rahat ve huzur içindeyken, nasıl tahmin edeceğim zorluklar içinde yaşayan insanların ne durumda olduğunu? Sonra şu gerçeği de öğrendim. İyilik yaptığımız insanlardan kötülük görmemizin doğal olduğunu. İyiliği sindiremeyen insanların, ona bu yardımı yapan kişiyi kıskandığını, onun yanında kendini küçük gördüğünü ve karşılığında kötülük yapabildiğini. Fakat ben iyilik yapmaya devam ediyorum. Çünkü iyiliği insanlar için değil, hayat için yapıyorum. Biliyorum ki yaptığım her iyilik bana hayat tarafından farklı bir ortamda geri döndürülecektir.
Şimdilerde başım darda. Düzenimi hatta hayatımın akışını bir kez daha değiştireceğim belki de. Ama olsun ben nasıl olsa hayata yeniden başlamaya alışığım. Kaç kez sıfırdan başladım. Çalıştım, çabaladım ve yeniden en üstlere çıktım. Hayat bu, bazen çok kolay bazen çok zor. Yine beni biraz hırpalayacak, canımı acıtacak, moralimi bozacak fakat asla umudumu yok etmeyecek. Çünkü hayat içimizden umudumuzu alırsa işte o zaman yaşayamayız.
Hayata teşekkür ediyorum beni eğittiği için. Farkında olmamı sağladığı için. Yaşattığı güzellikler ve zorluklarla beni mutlu ettiği için. Her güçlüğün yanında bir kolaylık verdiği için. Her olumsuz deneyimden, olumlu yanı bulup çıkarmayı öğrettiği için. Yalnız kendim için değil başkaları için de yaşamam gerektiğini anlamamı sağladığı için. Yaşamak da bu değil mi zaten?
Tüm güçlüklerine rağmen yaşamak, nefes almak, hayatı iliklerinizde hissetmek çok güzel şey.

ŞADAN HERGÜNER