Artık insanların birbirlerine dayanma gücü kalmadı. Bırakın karşımızdakini anlamaya çalışmayı, en küçük olumsuzluğa bile tahammül edemiyoruz.

Peki, neden bu hale geldik? Neden toplumsal değerlerimizden uzaklaştık, hoşgörü ve anlayış yoksunu olduk? Aslında çoğumuz nedenlerin farkındayız da irdelemek işimize gelmiyor. Alışılmış düzeni kırmak zor geliyor.

Oysa hepimizde geçmişe duyulan özlem yerini koruyor. “Ah ah, eskiden her şey ne güzeldi. Herkes birbirine saygılıydı, sevgiliydi. Dostluklar güçlüydü.” Demiyor muyuz? O günlerin sıcaklığını anmıyor muyuz? Diyoruz, anıyoruz da kendimize çeki düzen vermeyi denemiyoruz. Sadece özümüzden uzaklaşıyoruz. Düzene ayak uyduruyoruz.

Bu hale gelmemizde yaşanan toplumsal ve ekonomik güçlüklerin katkısı yadsınamaz. Globalleşen dünya olgusunun da etkili olduğunu düşünüyorum. Gelişmeye ve büyümeye çalışan bir ülke olarak bazı yenilikleri tam hazmedemediğimize inanıyorum. Özenti toplumu olmaya başlamamız ise ayrı bir etken. Bir de iletişim kurmayı öğrenemediğimizi düşünüyorum. Kendimizi ifade etmekten yoksunuz. Okullarımızda çocuklarımıza verilen eğitimin de genel ihtiyaca uymadığına inanıyorum. Zaten kısa aralıklarla değişen eğitim sistemi bana göre topluma büyük zarar veriyor. Bunlar anlayışsız bir toplum olmamızın başlıca nedenleri. Yoksa daha sayılacak çok şey var.

Ben bu yazımda kısaca, neler yaparak daha anlayışlı ve huzurlu olabiliriz konusuna değinmek istiyorum. Her şeyden önce okullarımızdan başlayarak iletişim kurmayı öğretmeli ve öğrenmeliyiz. Sağlıklı iletişimin ilk kuralı ise konuşmak yerine önce dinlemeyi bilmektir. Dinlemeden konuşmak yanlıştır. Yine okul eğitiminden başlayarak ruhsal sağlık konusunda bilinçlenmeliyiz. Zorluklarla baş etmenin yollarını öğrenmeliyiz. Kırarak, dökerek, yıkarak değil… Yapıcı olarak uzlaşmayı, güçlükleri göğüslemeyi bilmeliyiz. Kendi olumsuz yönlerimizi değiştirmeyi öğrenmeliyiz ki, bize zarar vermeye devam etmesinler. Huzurumuzu ve dengemizi bozmasınlar.

Anlayışlı insan olmanın en önemli ilkesi ise “EMPATİ” yeteneğine sahip olmaktır. Yani karşımızdakinin yerine kendimizi koyabilme özelliği. Bizim manevi öğretilerimizin içinde de var olan bu özellik, pek çok açmazın anahtarıdır. Davranışlarından rahatsız olduğunuz insanın yerine kendinizi koyup düşündüğünüzde, onun neden öyle davrandığını biraz da olsa anlayabilirsiniz.

Bir de affetmeyi öğrenmeliyiz. Affetmenin hafifliğini, yüceliğini keşfetmeliyiz. İçimizi nasıl rahatlatan huzur veren bir özellik olduğunu anlamalıyız. Affettikçe, kin ve nefret duygularından arındıkça sağlığımıza kavuştuğumuzu, anlayışlı bir insan olduğumuzu görmeliyiz.

Kısaca değindiğim bu özelliklere daha sonraki yazılarımda tek tek ve ayrıntılı olarak yer vereceğim. Şu an için biraz vurgulamak istedim. Umarım içsel gelişim anlamında size biraz katkı sağlar. İnsanları anlayabilmeniz için yardımcı olur.

Anlayışla ve sevgiyle kalın.

Şadan HERGÜNER