Ne zordur, boğazına düğümlenen cümleyi ağzından çıkaramamak. Yutkunmakta zorlanıp, gözünden akacak yaşları içine akıtmak ve susmak zorunda kalmak.


An gelir sanki nefesiniz kesilir, kalbiniz farklı çarpar, bağırmak çağırmak istersiniz ama yapamazsınız. Çünkü susmanız gerekir. Ağzınızdan çıkacak tek bir kelime onlarca kelimeyi peşinden sürükleyecek ve söylememeniz gereken bir ton cümleyi ortaya dökecektir. Bilirsiniz ki, söylerseniz rahatlayacaksınız. İçiniz boşalacak ama yapamazsınız. Çünkü susmanız gerekir.

İşte böyle zamanlar, tıkandığım anlarımdır. Çaresizliği iliklerimde hissettiğim anlar. Acı çörekleniverir yüreğime. Ağırlığı altında ezilirim. Yine de konuşamam. Eğer konuşursam yıkıp dökeceğimi bilirim. Oysa kolay mı kuruluyor ilişkiler? Ne emekler veriliyor, neler sineye çekiliyor, ne çabalar harcanıyor?

Eskiden böyle değildim. Son sözümü başta söylemekten çekinmezdim. İnsanları olduğu gibi kabul etmezdim. Ama hayat bana bunun doğru olmadığını gösterdi. Her insanın farklı bir yapıda olduğunu, özü iyi olup sabırsız ve patavatsız olabileceğini, beni veya başkalarını kırdıktan sonra pişmanlık duyabileceğini öğretti.

Şimdi biliyorum ki, karşımdaki insanı olduğu gibi kabul etmeliyim. Kabullendiğim özellikleri içinde olumlu yanları fazlaysa, bağımı sürdürmeliyim. Eksileri çoksa, ona dikkat etmeliyim.

Tıkandığım anlara gelince… Çok zorlanıyorum. Acı çekiyorum. Ama biliyorum ki ağzımdan çıkacak kelimeler beni karşımdakinin pozisyonuna sokacak. Söylersem, girdiğim yolun dönüşü de olmayacak. O yüzden susmayı tercih ediyorum.

Peki, tıkandığım anı aşmak için ne yapıyorum dersiniz? Empati yapıyorum. Yani kendimi onun yerine koymaya çalışıyorum. “Onun kişisel özelliklerini taşısaydım ne yapardım?” diyorum. Bakıyorum ki, o kendince haklı. Çünkü daha fazlasını bilmiyor. Gelişimini tamamlayamamış. Eğer gelişmeye açıksa ona yardım ediyorum, değilse hiç kalbini kırmadan araya mesafe koyuyorum.

İçimde patlamaya hazır volkanı ise başka yerde patlatıyorum. Yalnız kaldığım bir anda söylenmesi gereken her şeyi sanki karşımdakiyle konuşuyormuş gibi söylüyorum. Ama kavga etmeden, bağırmadan, sakince söylüyorum. Böylece ben de rahatlıyorum.

Hayat kısa, yapılacak güzel şeyler varken, birbirimize katkı sağlamak varken, yıkıp dökmek gereksiz. Yaşam bana bunu öğretti. Bir insanın hayata bakışını değiştirmek, yanlış inanışlarını göstermek ve nasıl değişebileceğini ona anlatmak kadar güzel bir şey yok. Amacınız birilerine katkı sağlamak olunca, tıkandığınız anları aşmak kolaylaşıyor. Kısacık hayatı kavga ve kırgınlıktan uzak yaşamanızı sağlıyor.

Ben bunu hayatıma yerleştirdim şimdi daha mutluyum. Size de öneriyorum. Tabi burada söylemeye çalıştığım şey hakkımızı yedirmek değil, sadece biraz daha idareci olmak. Eskiden hiç sahip olamadığım sabır duygusunu geliştirmek. İnanın hayat daha kolay ve anlamlı oluyor.

Sevgiyle kalın.


Şadan Hergüner