Filozof Diyojen’e sormuşlar:


“Üstadım, niçin iki kulağımız ama bir tane ağzımız var?
Diyojen;
“Az konuşalım ama çok dinleyelim diye.” Demiş.

Ne kadar güzel bir yanıttır bu!

Bizlerin iletişim kurmada en çok sorun yaşadığı konudur; konuşma ve dinlemenin dengesini kuramamak. Çok konuşursak daha iyi anlaşılacağımızı düşünürüz. Oysa doğru olan, tam tersidir. Üstelik doğru ve güzel konuşmanın özü de budur. Yani daha çok dinlemek, iyi analiz etmek ve sonra konuşmak… Tabii, kendimizi iyi ifade etmenin de…

Şöyle çevremize baktığımızda çok konuşan hatta gereksiz ayrıntılarla konuşan insanları pek de sevimli bulmadığımızı düşünürüz. Eğer biz bunu yapıyorsak, başkaları da bizi sevimli bulmuyor demektir. Hele bazı insanlar vardır öyle abuk subuk konuşurlar ki, lafların nereye varacağını, asla hesaplamazlar. Sadece söylerler. Birileri kırılacakmış, üzülecekmiş, başları dara girecekmiş, hiç umursamazlar.

Size konuşma fırsatı vermeden makineli tüfek gibi konuşanlar da ayrı bir vakadır. Arada lafa girmeye çalışırsınız, izin vermezler. Sanki her şeyi bir tek onlar bilir. Onların düşünceleri, varsayımları, saptamaları önemlidir. Dünya sadece onların çevresinde dönüyordur. Üstelik kendi doğrularını size de onaylatıp, kabul ettirmeye çalışırlar. Yalan dolan konuşan, hayal gücü yüksek, gerçeklerden uzak yaşayanların konuşmalarını hiç hesaba katmıyorum zaten. Onlar yalanlarıyla yarattıkları kendi dünyalarını gerçekmiş gibi yaşar ve konuşurlar.

Sağlıklı iletişim kurmanın ve kendimizi en doğru şekilde ifade etmenin yolu ise tıpkı ünlü filozof Diyojen’in dediği gibi çok dinlemek ve az konuşmaktır. Karşımızdaki insanın ya da insanların neler anlattıklarını, söylemeye çalıştıklarını tam anlamadan konuşmak başka sorunlara da yol açar. İyi dinlemeyip, tam anlamadığımızda farklı varsayımlara kapılıp iletişimde olduğumuz insanları bile kaybedebiliriz. Gereksiz yere kalp kırarız, onarılmaz hasarlar verebiliriz. Ağızdan çıkan söz, kurşun gibidir. Geri alınamaz. Hedefe vardığında iş işten geçmiş olabilir. Eğer yanlış bir söz ise…

Bu durumda yapmamız gereken en güzel iş, iki kulağımızla anlatılanları iyi dinlemektir. Dinlediğimizi iyi analiz ettikten sonra kafamızda oluşturduğumuz yorumu konuşmamıza aktarmaktır. “İki kulak, bir ağız” dengesini kurabilmektir. “Söz gümüş ise sukut altındır.” İşte atalarımızdan gelen bu söz de boşa söylenmiş değildir. Ne mutlu önemini anlayabilenlere!

Sevgiyle kalın.
Şadan Hergüner