Yeni bir Dünya Kadınlar Günündeyiz. Geçen yıl bu gün için yazdığım yazının içeriğindeki gerçeklerde değişen bir şey yok ne yazık ki. Şöyle demiştim yazımda: “Tüm dünyada olduğu gibi bizde de kadına hala bir meta olarak bakılır. Alınır, satılır cinsten, faydalanılması gerekir cinsten bir nesne. Evet, epeyce yol alınmıştır kadının değeri hakkında ama bu küçük bir paydır genele baktığınızda. Kimse bunun aksini savunmaya kalkmasın. Kendi ayaklarının üzerinde durabilen kadın sayısı nedir? Siyasette, iş dünyasında üst düzey durumunda olan kadının sayısı nedir? Evli olup da kocasının boyunduruğu altında olmayan kaç kadın var? Ne yazık ki, bu sayılar azdır.  Ülkemizde kocasından dayak yiyen ama kimselere söyleyemeyen eğitimli kadının sayısı yüksektir. Köle gibi çalıştırılıp, başına vurularak parası elinden alınan kadınları hiç düşünmek bile istemiyorum. Ya sığınma evlerinde olan, kocadan, babadan, ağabeyden şiddet gören, sığınacak yeri olmayıp zorunlu olarak fuhuş batağına sürüklenen, çalıştığı yerde patron veya yöneticilerin tacizine uğrayan, sokakta kendini bilmez gözü dönmüşlerin tecavüzüne uğrayan kadınların sayısı ne kadardır?”

Dedim ya, değişen bir şey yok bu Kadınlar Günü’nde de… Sadece artan farklı şiddet boyutları var. Eski eşi tarafından öldürülen kadınlar var. Üstelik bu eski eşler için suç duyuruları yapıldığı halde korunmayıp, göz göre göre öldürülen kadınlarımız var. Sokak ortalarında, karakol önlerinde kocaları tarafından öldüresiye dövülen kadınlarımız var. Kocasından bu dayağı yediği görüldüğü halde evine geri gönderilen kadınlarımız var. Ha bir de “Dekolte kıyafetler giyen kadınlar, tecavüze davetiye çıkarırlar” deme cesaretini gösteren İlahiyatçı bir profesörümüz bile var. Bu nasıl bir zihniyettir? Erkeği Allah çok ayrıcalıklı mı yaratmıştır? Nefsine hâkim olmak, iradesine sahip çıkmak zahmetinde bulunmasın mı demiştir? Ben de kadının ve erkeğin kendini teşhir edecek şekilde giyinmelerini doğru bulmuyorum. Hele kadının özellikle medya tarafından seks sembolü bir cinsel obje olarak kullanılmasını hiç doğru bulmuyorum. Kendini bu şekilde kullandıran kadınların yaptıklarını da… Ama açık kıyafetler giyen kadınlara, erkeklerin tecavüz edebileceği düşüncesini de esefle kınıyorum.


İşte size acı bir Türkiye gerçeği daha. Hep bilinen ama artık ayyuka çıkan bir gerçek! Geçen hafta gazetelerde haber olarak yer aldı. 13–14 yaşlarında evlendirilen çocuk gelinler. Olay, Çorum’da, aileleri tarafından başlık parası karşılığında yaşça büyük erkeklerle evlendirilen ve yaşları 13 ile 14 arasında değişen çok sayıda kız çocuğu, hamile kalıp doğum servisine geldikleri sırada hastane yetkililerinin güvenlik güçlerini uyarmasıyla tespit edildi. Bu zaten bilinmeyen bir durum değil. Ama yaş sınırının artık iyice düşmesi korkunç. Babalar para karşılığında kız çocuklarını satıyorlar. Nikâh yok, çocuklar hamile. Ya ölü doğum yapıyor ya da kendileri ölüyorlar. Çorum’da Çoğunlukla Ağrı ve Van doğumlu olan kız çocuklarının tespit edilmesinin ardından, konuyla ilgili yasal işlem başlatılmış. Hastane yetkilileri, şu ana kadar 10’un üzerinde çocuk gelin hamile kalarak hastaneye başvurdu diyor.

Ne utanılası bir durumdur bu. 13 yaşındaki kız çocuğu oynamak ister, okula gitmek ister. O ne anlar evlilikten, çocuktan, kocadan. Küçücük bedeni kaldırabilir mi hamileliği, doğumu? Bu nasıl bir vicdansızlıktır? Hep yazılarımda vurguladığım, radyo programlarımda söylediğim gibi yine altını çizmek istiyorum. Kız çocuklarını okutmalı, eğitmeliyiz. Anadolu’nun her bölgesinde kızların eğitilmesi gerçeğini kabul ettirmeliyiz. Geleceğin babalarını doğuracak kız çocukları bilinçli, eğitimli olmak zorunda ki, aklı başında erkek çocukları yetiştirsinler.


Türkiye’deki kadın manzaraları böyle… Umarım önümüzdeki yıl Dünya Kadınlar Günü için yazacağım yazı daha iç açıcı olur. Ben yine de tüm hanımlarımızın sembolik gününü kutluyorum. Kadınlar Gününüz kutlu olsun. Değerleriniz bilinsin. Yüzleriniz gülsün.
Sevgiyle kalın.

Şadan Hergüner