Translate

YENİDEN DOĞMAK

Yeniden Doğmak; fiziki anlamda olası olmayan bu durum, mecazi anlamda hayatımızda yer alır bazen. Büyük bir sıkıntıdan kurtulduğumuzda, tehlikeli anlardan paçayı sıyırdığımızda, ciddi bir hastalık atlattığımızda hep demez miyiz, “sanki yeniden doğdum” diye? İşte böyle hissettiğimiz zamanlar, bizi o güçlüğün içine sokan etkenlerden uzak durmak için sözler veririz kendimize. “Artık sağlığıma dikkat edeceğim, kendimi boş yere üzmeyeceğim, ilişkilerimde özenli olacağım, trafikte daha da dikkatli olacağım.” Çünkü böyle anlarda hayat bize yeniden bahşedilmiş gibi gelir.

Peki, yeniden doğmuş gibi olmak için sadece bu tür olaylar mı yaşamak gereklidir? İnsanın kendini ölmeden öldürmesi, yenilemesi mümkün değil midir? Mümkündür elbet. Yeni bir anın doğması için eski anın bitmesi yani ölmesi gerekmez mi? O halde, yeni bir “ben” için, eski “benin” de ölmesi gereklidir. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, kendimizi tamamen yenilemek yani yeniden doğmak olasıdır. Yeni bir yaşama doğmak için, fiziki anlamda ölmeden önce ölmeyi bilmelidir. Tek bir gün bile öncekinin bire bir aynısı olarak yaşanıyorsa yazıktır yaşanan hayata. Değişimsiz bir döngüyle yaşamak, yaşlanmadan, yaşlanmaktır.

Bence insan, tıpkı doğa gibi sürekli yenilenmek üzere yaratılmıştır. Belki fiziki olarak uzun süreçler içinde yaşlanıyoruz ama ruhumuz, benliğimiz her dem taze kalabilir. Hayatı kısır bir döngüye sokmak, sıradanlığı bozmadan yaşamak içimizi, yüreğimizi bayatlatır. Taş üstüne taş koymadan hiç bir şey inşa edilemezse, yaşam da yenilenmeden, biriktirmeden, denemeden inşa edilemez.

Eski beni öldürüp, yeni bir ben yaratmak, bize verilen yetenekler ile mümkündür. Tıpkı kışın yapraklarını döken, kuruyan ağaçların baharda yeşerip yeniden can bulmaları gibidir. Bizi mutsuz ve huzursuz kılan, engelleyen her özelliğimizi, alışkanlığımızı yok edip, yeni bir ben olduğumuzda gerçek iç huzuruna da kavuşmuş oluruz.

Yaşam, birbirinin aynısı günlerle yaşanacak kadar uzun değildir. Onu böylesine anlamsız kılmadan yaşamak bizim elimizdedir.

Şadan HERGÜNER


DEĞİŞİMLERE DİRENMEK HATADIR

İnsanoğlunun yapısında vardır kendini güvende hissetme gereksinimi. Her insanın en güvenli sığınağı, durumu başkadır. Güvende olma isteği bazen yenilikleri, değişimleri, farklılığı kabullenmemeyi de beraberinde getirebilir.

Kimi insan için yenilik ve değişim bilinmeyendir. Bu bilinmeyene kendini teslim etmek, kişiye güvensiz gelebilir. Bu nedenle değişime direnç gösterebilir. “Olduğu gibi kalmak, bilinmeyenden daha güvenlidir” diye düşünebilir. Ne de olsa şu andaki konum doğrusu ve yanlışıyla, kolayı ve zoruyla kanıksanmıştır. Şimdi yeni bir maceraya atılmanın gereği yoktur. Sonucunun ne olacağı bilinmeyen bir değişim, bu tarz düşünen insanları korkutur.

Güzel bir söz vardır bizde: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Korkmak, çözümsüz kalmaktır. Elini, kolunu bağlayıp beklemektir. Oysa insan muhteşem özelliklerle yaratılmıştır. Yeter ki özelliklerimizin farkında olalım. Her güçlüğün üstesinden gelebilecek yetenekler verilmiştir insana.

Şimdi size bir SUFİ kuralını aktaracağım: “Karşına çıkan değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?” Ben de tamamen katılıyorum buna. Değişimler olmadan, yeniliklere ayak uydurmadan yaşanacak bir hayat, tek düzedir. Kendimizi güvende hissedeceğiz diye korkarak, çekinerek yaşamak eksik kalmaktır. Belki çok daha huzurlu ve mutlu olacak bir yaşama sırtını dönmektir. Yani bir nevi yaşamdan kaçmaktır.

Hayat güzellikleri, kolaylıkları ve güçlükleriyle anlamlıdır. Zoru yaşamayan, kolayın değerini bilemez. Zor olanın da kendine özgü bir eğitim yanı vardır. Yaşamda zordan kolaya, inişten çıkışa geçtiğimiz zaman anlarız, elde edilenin ne kadar değerli olduğunu. Deneyimler kazanırız. Hatalarımızı tekrarlamamak içindir bu deneyimler. Yaşamın her aşamasında bize yol gösterirler, ışık tutarlar.  

Değişimler sürecinde çıkılan yolun ucunun nereye varacağını düşünmek ve bununla ilgili endişelere kapılmak yersizdir. Korkmak yerine ilk adımı atmak yeterlidir. Zaten bize düşen görev de budur. Kararlı ve inançlı olarak ilk adımı atmak… Gerisi kendiliğinden gelir. Yenilikler ve değişimler gözümüzü korkuttukça yaşamdan koparız. Geride kalırız. Onlara ayak uydurarak yaşadığımızda ise yaşamın ahengine uyum sağlarız. Hayatla birlikte akarız. Güzel olan da bu değil midir?

Şadan HERGÜNER

 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog