Kendine acımak, bir insanın kendisine, benliğine vereceği en büyük zararlardandır. Kendine acıyanın ne kendine ne de başkalarına hayrı dokunur. Her insanın içine girdiği zor anları vardır. Yeteneklerinin yetmediği çözümsüzlükleri vardır. Ama bunlar aşılmayacak durumlar değildir. Bazen yaşam üst üste gönderir gülün dikenlerini bize. Fakat bu, hiç gül yollamayacak anlamına gelmez. Hatta dikenler sık sık gelmişse bu, yakında çok güzel bir gül gönderecek demektir. Çünkü yaşamda her güçlüğün yanında mutlaka bir kolaylık vardır.

İnsan mükemmel bir canlıdır. Böylesine özenle yaratılmış varlığın kendine acıması, kendini güzelliklere layık görmemesi yanlıştır. Biz kendimizi iyiye, güzel davranışa uygun görmezsek, başkaları bize kötü davranınca neden kızıyoruz ki? Onlara kızmak doğrumudur? “Sen kendini güzel davranışa layık gör ki, başkaları da sana öyle davransın.”

Hayata ne verirsek o da bize aynısını geri verir. Hani bir dağa karşı seslendiğimizde sesimiz aynı şekilde yankılanır ya. Yaşam da dünya da aynen böyledir. Hayatı güzel niyetler ve eylemlerle yaşarsanız, o da size aynı güzelliklerle yanıt verir.

Kendimizi değersiz görmek, karamsar olmak, acınacak halde olduğumuzu düşünmek ve kendimize acımak başkalarının da bizi böyle görmesini sağlar. Ruh hali böyle olan insan, çevresinde olumsuz izlenim bırakır. Negatif enerji yayar.

Başkalarından saygı, ilgi ve sevgi bekliyorsak önce biz kendimizi sevmeliyiz. Kendimize saygımız olmalı. Kendisini sevmeyen birisinin başkalarınca sevilmesi pek mümkün değildir.
Kişi kendisiyle barışıksa, kendini seviyor ve saygı duyuyorsa, özgüveni varsa, bu başkalarınca hemen algılanır. Kişiye yaklaşımları da algıladıkları değerler ölçüsünde olur.

Her insan değerlidir. Her insanın bir başkasından farklı olan özellikleri vardır. Ve her insanın bir başkasına katacağı katma değerleri vardır. Yeter ki onların bilincinde olalım. Ama her şeyden önce biz kendi değerimizin farkında olalım, kendimize ve diğer insanlara sevgi duyalım.

Şadan HERGÜNER