Translate

İnsaflı ol 2017...

Çok can yakan bir yılı geride bırakıyoruz. Milletçe başımıza gelmeyen kalmadı. Ha gelecek yıl, başımıza neler getirecek o da bilinmiyor! Hani derler ya “Allah kerim.”  Bu gece yarısı gidecek 2016 ne bana ne tanıdığım çok sayıda yakınıma iyi gelmedi. Bu sene yapabildiğim tek güzel şey, romanımı yazmaya başlamış olmam.

2017yılından ne bekliyorsun?” diye soracak olursanız, şu cevabı vereceğim: Sadece temizlik ve arınma. Her anlamda!  Kendimde, çevremdeki insanlarda, arkadaş dediklerimde, ülkede, siyasette, dünyada kısacası her şeyde... Birkaç gündür yağan ya da yağmaya çalışan karların her şeyi, hepimizi, bedenimizi, ruhumuzu, en önemlisi de bulanmış, zehirlenmiş zihinlerimizi temizlemesini istiyorum.

Bu gece yeni yıl girerken, her yere kar yağmasını, temizlemesini, gerçek adalet ve eşitliği getirmesini istiyorum. Biraz hayal de olsa, rüya da olsa istiyorum. Huzurun, sağlığın ve düzenin olacağı yeni bir yıl diliyorum.

MUTLU YILLAR…


Şadan HERGÜNER
Sermayesiz olarak yapılacak bir çok iş vardır. Kendi bilgi ve birikimlerinizle ya da bir yerden bulacağınız bazı eşyaları satmak yoluyla para kazanmak mümkün.

Danışmanlık Yapmak: Uzman olduğunuz bir konu varsa,  danışmanlık hizmeti verebilirsiniz. Ya da farklı söylemiyle koçluk yapabilirsiniz. Kendi bilgi ve deneyimlerinizi bu yolla para kazanarak başkalarına aktarabilirsiniz.

Eğitmenlik Yapmak: Çeşitli el becerileriniz varsa onları kurslar aracılığıyla başkalarına öğretebilirsiniz. İlkokul çocuklarına ders çalıştırma konusunda yardımcı olabilirsiniz.

Yemek Yapmak: Ev kadınları için kolay iş imkanı olarak değerlendirecekleri bir seçenektir. Kendi çevrelerindeki iş yerlerine, dükkanlara, çalışan insanlara, günlük yemek yaparak para kazanabilirsiniz. Ev hanımlarının davetleri, günleri için de özel ikramlıklar hazırlayabilirsiniz.

Pazarcılık Yapmak: Her yaştan kadının ürettiklerini satabileceği bir iştir pazarcılık. Pazarlarda çalışan kadın sayısı oldukça fazladır. Pek çok şehirde kadın pazarları kurulmaktadır. Buralarda el ürünlerinizi, yetiştirdiklerinizi, hazırladığınız reçelleri, yiyecekleri satabilirsiniz.

Editörlük, Metin Yazarlığı Yapmak: İnternet sitelerine başvurarak yazı hazırlama ve içerik gönderme teklifinde bulunabilirsiniz.

Çeviri Yapmak: Çok iyi konuşup, yazdığınız bir yabancı diliniz varsa evde çeviri yaparak para kazanmanız mümkün.

Evde Çocuk Bakmak: İster kendi evinizde ister ailenin evinde çocuk bakmak yoluyla iyi paralar kazanabilirsiniz.

Evde Ütü ve Küçük Tadilatlar Yapmak: Çalışan insanlar için bulunmaz bir nimet bu hizmet.  Duyurularınızı yaparak müşteri bulabilirsiniz. Uygun fiyatla çalışınca mutlaka müşteri bulunacaktır. Tabi sabırlı olmak, işini düzgün yapmak, verdiğiniz sözü tutmak devamlılığı getirecektir.

E – Ticaret Yapmak: Biraz bilgi edinip, internet üzerinde hazırlayacağınız bir blog ya da site aracılığıyla ürün satışı yapabilirsiniz. Hazır ürünleri ihtiyaç sahiplerine uygun fiyat seçenekleri sağlayıp satmak gibi, kendi ürün ve hizmetlerinizi de pazarlayabilirsiniz.

  
Yurt dışında üniversite eğitimi almak isteyen gençlerin yeni gözdesi Polonya! Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkelerden bir tanesi, aynı zamanda çok hızlı büyüyen, gelişen bir ülke… İşte bu avantajlar Polonya’yı Türk gençlerinin gözünde cazip kılıyor. Yüksek eğitim standardı ve ekonomik fiyatlar sayesinde Polonya’da üniversite okumak farklı ülkelerden gençlerin tercihi oluyor. Polonya yaşam maliyetlerinin düşük olduğu bir ülke, dolayısıyla eğitim giderleri de oldukça ekonomik.

Polonya’da Yüksek Öğrenim Çok Popüler

Polonya’da yaşam maliyetinin düşük olması, eğitim kalitesinin yüksek olması, üniversitelerin çoğunluğunda İngilizce eğitim verilmesi, dünya gençleri için olduğu kadar bizim gençlerimiz için de Polonyada eğitim almayı popüler kılıyor. Ülkenin en önemli ve başarılı üniversitelerinde tıp, işletme, mühendislik ve eczacılık gibi bölümlerde eğitim İngilizce olarak veriliyor. Polonya’da bir üniversiteye kayıt olmak için lise mezunu olmak yeterli sayılıyor. Türkiye’de üniversite sınavına girmiş olmak, kazanmak ve üniversiteye kayıt yaptırmış olmak gibi koşullar aranmıyor. Başvuru yapan öğrencilerde, Türkiye’de lisede aldıkları dersler, yeterlilikleri, derslerdeki başarıları ve tercih ettikleri bölümler, gerekli kriterler oluyor. Adaylar bu veriler doğrultusunda okullara yerleştiriliyor.                                      


Polonya’da Üniversite Eğitimi Süreleri

Polonya eğitim sisteminde süreler bizdekinden biraz farklıdır. Lisans eğitimi 3 yıldır fakat bazı mühendislik bölümlerinde bu süre 4 yıla kadar sürebilmektedir. Tıp eğitimi 6 yıl, eczacılık ve diş hekimliği eğitimi 5 yıl sürmektedir. Türkler için Polonyada üniversite fiyatları da avantajlıdır. Polonya’da bir üniversite eğitiminin toplam maliyeti, Türkiye’de vakıf üniversitelerinde alınan eğitimin bedelinden çok daha düşüktür. Konaklama ve yaşam maliyetleri Türkiye ile aynıdır. Ama yaşam standardı yüksektir. O nedenle Avrupa Birliği diploması sahibi olmak, Türk gençleri için çok cazip ve önemli olmaktadır.

ÖZGÜN MAKALE VE İÇERİK HAZIRLAMA

ÖZGÜN MAKALE VE İÇERİK HAZIRLAMA

20 Yıllık medya kariyer geçmişi olan ve blogları aracılığıyla internet üzerinden yazmaya devam eden bir yayıncı olarak; makale ve içerik yazarlığı da yapmaktayım.



İnternet siteleri için SEO Uyumlu özgün içerik, makale ve metin yazarlığı hizmeti vermekteyim. İkili ilişkiler, toplumsal ilişkiler, blog yazıları, sağlık, eğitim, iletişim, firma ve ürün tanıtımları, mekân tanıtımları, doğa, sağlıklı beslenme gibi konularda özgün yazılara ihtiyacınız varsa benimle iletişime geçebilirsiniz.
                                                     sadanherguner@gmail.com
Şadan HERGÜNER               


Hepimizin evinde kullanılmayan ama bir gün lazım olur diye tuttuğumuz pek çok eski eşya vardır. Giysiler, süs eşyaları, tabak, çanak, kırtasiye eşyaları, mutfak eşyaları, müzik aletleri, olta takımları, fotoğraf makineleri, oyuncak, çantalar, ayakkabılar, takılar ve daha pek çok şey… Bunlar hem yer tutar, hem de ekstra iş anlamına gelir. Daha ferah ve yaşanası bir ev için temizlik yapmak istiyorsanız hemen başlayın.

Eski eşyalarınızdan, fazlalıklarınızdan kurtulurken biraz para da kazanabilirsiniz. İsterseniz hayır yapmak için bir yerlere de bağışlayabilirsiniz isterseniz ikinci el eşya pazarlarında onları satabilirsiniz. Amerikalıların garaj satışları bizde yok ama bunun için benzeri bir ortam oluşturmak için bazı arkadaşlarınızla ortak bir çalışma da yapabilirsiniz. Hatta belki bu işi sever,
yakınlarınızın bu tarz fazlalıklarını toparlar satışa çıkarabilirsiniz.


Eski veya kullanılmayan eşyaları satarken izleyebileceğiniz yollar var. Mesela Instagram’dan satış yapabilir, bu alanda hizmet veren internet sitelerini kullanabilir, 2. el eşya satışı yapan dükkânlara başvurabilir, kendi kurduğunuz sitede ürünlerinizi satışa çıkartabilirsiniz. İsterseniz bunlardan sadece bir tanesini, isterseniz de hepsini birden kullanabilirsiniz. Ne kadar farklı yol kullanırsanız, eşyalarınız o kadar kısa sürede satarsınız. Yaratıcılığınızı kullanmak artık size kalmış durumda. Şimdiye kadar denenmiş yollar haricinde yeni yöntemler üreterek de eski eşyalarınızdan para kazanabilirsiniz. Bir eski eşya pazarı kurmak gibi…

Şadan Hergüner


STANT AÇMAK

Bir alışveriş merkezinde küçük ölçekli de olsa bir iş sahibi olmak istiyorsanız stant açmayı
düşünebilirsiniz. Stantlar, mağazalara göre daha az sermaye ile açılabiliyor. Eğer iyi bir iş fikri bulabilirseniz, hedefe uygun bir AVM’ de ve iyi bir stant sunumuyla para kazanabilirsiniz. Aylık cirosu 60 bin ila 100 bin TL olan stantlar bulunuyor.


Alışveriş merkezlerindeki stant kiraları, bulunduğunuz şehre, AVM’nin müşterilerce gördüğü ilgiye ve standın bulunduğu kata göre değişim gösteriyor. Bu konuyu iyi araştırmanız gerekiyor. Ayrıca hedef kitlenize en uygun iş fikrini, görsel sunumu ve standın konseptiyle satacağınız ürünün bütünlüğünü iyi organize etmelisiniz. Fark yaratacak ama tercih görecek bir ürün satışı yapmalısınız. AVM içerisinde iyi bir araştırma yaparak hedeflediğiniz noktada olmayan bir stant açmak sizin için doğru bir karar olacaktır. Tabi belli bir sermayenizin olması da şart! Çok borçlanarak bir girişimde bulunursanız döngüyü sağlayana kadar zorlanır belki de başarılı olamazsınız. Stant kiralarının ortalama 1.000 dolardan 5.000 dolara kadar değiştiğini düşünürsek belli bir sermaye sahibi olmadan işe girmek akıllıca olmayacaktır.  

En karlı iş fikri ise yiyecek standı açmaktır İşte bir kaç örnek: 

Simit, Börek, Poğaça, Kek Stantları: Son 10 yıldır simit satan dükkânlar markalaşarak farklı bir akım geliştirdiler ülkemizde. Milli yiyeceğimiz başka bir tarz kazandı. Simidin yanında ev yapımı hamur işleri, kekler ve tatlı kurabiyeler de satılıyor. Bizim kuru pasta dediğimiz ürünler simitle beraber farklı bir atmosfer oluşturdu. İşte böyle bir stant açmak çok akıllıca bir seçim! Kahve ve çay stantlarının yanında konumlanınca daha da iyi olacaktır. Kendi yemek zevkimize
uygun ev yapımı lezzetindeki bu atıştırmalıkları kim sevmez k? Bir markadan bayilik alabileceğiniz gibi kendi markanızı oluşturabilirsiniz. Hatta küçük çapta başlayıp, önce evde üreterek yani ailece çalışarak bu işi yapmak mümkün gibi gözüküyor.  Yeme içme sektörü; kaliteli, temiz, lezzetli ve uygun fiyat seçeneğiyle ürün sunulduğunda her zaman kazandıran sektördür. AVM de yiyecek içecek katlarının yanı sıra diğer katlarda da kurulabilecek bir stant. Ev yapımı lezzetini sağladığınızda, standı bu içeriğe uygun hazırladığınızda şansınız yüksek olacaktır.             

Pilav Arabası ya da pilav büfesi Standı: AB standartları nedeniyle artık sokaklarda pilav – nohut satan arabalar yok. Ama alışveriş merkezlerinde ve caddelerde yeni nesil pilav büfeleri, stantları var. Milli yiyeceklerimizden olan pilav, nohut seçeneği markalaştı bile. Pilav arabaları alışveriş merkezlerinde farklı bir konseptle yerini almaya başladı. Hijyenik ve modern bir görünümle hazırlanacak stant sunumuyla bir pilav standı açabilirsiniz. Ya da kiosks ve corner konseptini deneyebilirsiniz. Bayilik alabileceğiniz gibi kendi yaptığınız ürünü de pazarlayabilirsiniz. Bu stantlar çoğunlukla yeme içme katlarında açıldığı için çok lezzetli bir ürün sunmanız gerekiyor çünkü rakiplerin sayısı fazla. Kar marjının % 30’ların üzerinde olduğu belirtiliyor. Malzemeniz kaliteli, tadı lezzetli olunca kendi üretiminizden iyi kazanç sağlayabilirsiniz. Doğru AVM, doğru konum, kaliteli ve hijyenik bir nostaljik sunumla pilav – nohut standınız müşterilerce beğenilecektir. Ne de olsa bizden bir lezzet.      



Kahve ve Çay Stantları: Sigara içme yasaklarından sonra alışveriş merkezlerinde kahve ve çay stantları açılmaya başlandı. İyi iş yapıyorlar. Ayaküstü içilebilecek kahve ve çay müşterilere cazip geliyor. Üstelik stant, alışveriş merkezinin açık alanlarına yani balkonlara yakın olursa sigara içecek kişiler çayını, kahvesini alıp oraya yöneliyorlar. Ekonomik olmaları da ayrı bir tercih sebebini oluşturuyor. Artık büyük kahve markaları bile bu konsept bayilikler veriyor. Büyük mağaza yerine stant bayiliği vermek onlara da uygun geliyor. Kahve ve çay bir arada satılarak oluşturulan tarz, çoğalmakta. Türk insanı her zaman çaya daha düşkündür. İki seçeneği bir arada sunmak da kazandırıyor. Buradaki en önemli konu, satacağınız kahve ve çayın kaliteli ve lezzetli olmasıdır. Belli markalardan bayilik alabileceğiniz gibi kendiniz de hazırlayabilirsiniz. Her kesimden damak zevkine uygun lezzeti yakalamaya çalışmak gerekiyor. Çay ve kahve satışı maliyeti düşük,  kar marjı yüksek bir seçim. AVM’lerde en ucuz çayın 2 ila 3 lira, kahvenin ise 4 ila 5 lira olduğunu düşündüğümüzde akıllı bir iş fikri olarak karşımıza çıkıyor. Müşterilerin yanında AVM çalışanlarına da satış yapabileceğinizi düşünürseniz kazancınızın hangi düzeylerde olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Yeter ki doğru merkezi, konumlanmayı ve hedef kitleyi iyi tespit edin. Kendi hazırladığınız ürünleri satarak daha çok kazanacağınızı unutmayın. 










Tarık Akan; güzel yüzlü, güzel bakışlı, yakışıklı uzun adam olarak başlayan sanat yaşamını, bugün hayata veda edene kadar iki farklı düzeyde devam ettirdi. Yakışıklı, bebek yüzlü, kızların yüreğini hoplatan genç oyuncu olarak başlayıp, sosyal içerikli filmler ve dizilerle devam eden sanatçı, kimliğine sosyal adalet, hak ve düzen için yaptığı çalışmaları da ekledi. Aydın görüş, Atatürkçü duruş, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı duruş onun özünü oluşturdu. Makine mühendisi ve gazetecilik vasıflarına da sahip aydın bir sanatçıydı. Seveni hep çok oldu.

Kumpas mağdurları Silivri’de zor süreçlerle savaşırken o da kapıda nöbet tuttu. Hakları yenenlerin sözcüsü, savunucusu oldu. Bugün onu sanatçı olarak görmemeye kalkışan yobazların içine sindiremedikleri diğer değerlerden biri oldu. Tıpkı Yaşar Nuri Öztürk gibi.

İsminin anlamını yazacağım şimdi. Karakterini isminden almış bir güzel insandı o. Tarık; Sabah yıldızı, Zühre, Venüs, yol demek. Kur’an-ı Kerim’in 86.Suresi’nin adıdır aynı zamanda.
Şimdi de Tarık isminin karakteristik özelliklerine bakalım; en belirgin özelliği duygusallık. Sezgileri güçlü, hayatlarının temeli sevgi. Kimseden nefret etmezler. Sevmedikleri ve insanlığa yararlı olamayacakları işlerde çalışmak istemezler. Karşı cinste aradıkları özellikler ise "sonsuz aşk ve
sadakat". Seven ve sevilen insanlar.

Hedefleri, amaçları olan eğitimli, donanımlı bir insan ve ünlü bir sanatçı olarak bu dünyadaki görevini tamamladı Tarık Akan (Tarık Tahsin Üregül). Zor bir hastalık, kurtuluşu olmayan bir hastalık 66 yaşında ebedi yerine göçmesine vesile oldu. Yerinde dinlensin, nurlar içinde, huzur içinde olsun.

Ben de çok sevdim ve takdir ettim onu. Gerçek bir sanatçı olarak değer verdim. Kaybından dolayı çok ama çok üzgünüm. Allah rahmet eylesin. Mekânını cennet etsin.

Şadan HERGÜNER



Tek liderimize ve rehberimize sonsuz teşekkürler...

30 Ağustos Zafer Bayramı, Atamızın bize verdiği en değerli bayramlarımızdan biridir. Yüce Atamız ve silah arkadaşları, bir avuç yüreği mangal gibi cesur Türk milleti, bize vatanımızı hediye etti. Mekânları cennet olsun. Bu yüce gönüllü insanların ruhu şad olsun. Biz onların torunları olarak ülkemize sahip çıkmaya, Atamızın değerlerine bağlı kalmaya devam edeceğiz. Bayramımız KUTLU OLSUN.

Bu anlamlı günde iyilik zincirine ilk katkımı yaptım bende. Çok sevdiğim bir dostumun (20 yıldır kopmayan güçlü bir bağ ile bağlıyız birbirimize) tek başına halledemeyeceği bir işi için çalıştım ve onun için gerçekten büyük değer taşıyan bir iyilik yaptım. O da bunun karşılığında iyiliklerini yapmaya başladı bile. Yani benim iyilik zincirim 30 Ağustos Zafer bayramında başladı. Zaferle davamı gelsin inşallah. Ülkemiz ve dünyamızın daha yaşanılır ve anlamlı bir yer olması için, hepimizin hayrına iyiliklerimizi yapmalı ve başkalarına da bunu yaymalıyız.


Ben bugün mutluyum. Kendimi bir kuş gibi özgür ve hafif hissediyorum. Milli ve manevi duygularım
dorukta. Şimdi meraktayım tabi… Bakalım ikinci iyiliğimi kime yapacağım. Bunun için en uygun kişiyi Allah karşıma çıkaracaktır. Bundan eminim. Ülkem için dirlik, düzen ve gerçek anlamda beraberlik diliyorum. Tıpkı 29 Ekimler, 23 Nisanlar ve 30 Ağustoslar ruhuyla gerçekleşecek birlik ve beraberlikler…

Şadan HERGÜNER

İYİLİK ZİNCİRİ KURALIM MI?

Dün gece televizyonda bir film izledim. Çok etkilendim. Sonu beni üzdü ama içerik olarak gerçekten etkileyiciydi. Adı,” İyilik Bul İyilik Yap”. Küçücük bir çocuğun sosyal bilgiler ödevi için geliştirdiği bir projeyi anlatıyordu

Çocuk, üç kişiye büyük bir iyilik yapıp, o üç kişiden de başka üç kişiye iyilik yapmasını istiyor. Böylece dünyanın düzeleceğine, daha iyi bir yer olacağına inanarak işe başlıyor. Bu bir harekete dönüşüyor insanlara yayılıyor. Çok güzel bir senaryosu vardı filmin. Sadece sonu kötüydü. Çocuğun yaşadığı bir hayal kırıklığıyla, hayatının sonlanmasına varan bir son vardı. Bunu sevmedim.

Bizlerde bunu uygulasak ve tüm dünyaya yayılsa ne güzel olur. Bir
insana güçlüğünü giderecek veya toparlanmasına yardım edecek büyük bir iyilik yapacaksın, karşılığında ise aynı şeyleri üç kişiye yapmasını isteyeceksin. Ben bunu yapmaya karar verdim. Aslında hayatım boyunca hep iyilik yapıp karşılığında iyilik yaptığım insandan, hoş olmayan davranışlar görmüşümdür ama asıl olan iyiliği, yardım ettiğin kişiden olumlu bir karşılık beklemeden yapmaktır. Şimdi ise yaptığım iyiliğin karşılığında başka insanlara iyilikler yapılmasını bekleyeceğim.

Umarım bu filmi pek çok kişi izlemiştir ve benim gibi etkilenip, iyilik zincirini başlatmaya karar vermiştir. Tüm yüreğimle diliyorum bunu. Sizlere de iyilik zincirine katılmanızı öneriyorum.

Sevgiyle ve iyilikle kalın.

Şadan Hergüner
Ev kadınlığı maddi kazancı olmayan, sürekli emek gerektiren bir iştir. Üstelik emekli olma şansı da yok. Pek çok işi bir arada yapmayı gerektiren bir kavramdır. Ev kadınları bu işlerde uzmanlaştıkça zamanı planlamayı öğrenerek kendilerine boş zaman bile yaratıyorlar. İşte bu kadar becerikli kadınlar, potansiyellerini kullanarak para kazanacak işler de yapabilirler.


EV KADINLARI İÇİN BİR KAÇ GİRİŞİMCİLİK FİKRİ

Pazarcılık: Her yaş grubundan kadının emeklerini değerlendirebileceği bir alandır pazarcılık. Pazarlarda var olan kadın iş gücü hiç azımsanmayacak boyutlara gelmiştir. Pek çok yerde kadın pazarları da kurulmaktadır. Köylü kadınların ürettikleri sebze- meyveden tutun, el emeği göz nuru işlere varana kadar hatta çok çeşitli ev yapımı yiyecekler de buna dâhildir, pazarlarda satılmaktadır. Sürekli yapıldığında para kazandıran bir iştir. Pazar tezgâhlarının kira bedelleri, dükkân ve mağazalara oranla çok düşüktür. Üstelik bazı kadın pazarlarında belediyeler, katkı sağlamak için ücret almamakta ya da çok küçük miktarlar almaktadırlar. Hazır ürünleri alıp satmak da mümkündür. Yeter ki satacağınız şeyler farklı ve hedef kitlesi olan ürünler olsun. Deneme yanılma yöntemiyle de doğru sonuca ulaşabilirsiniz. Ev kadınlarının değerlendirebilecekleri bir girişimcilik fikridir.

Ürün Komisyoncusu olabilirsiniz: Bir ürünü alıcısıyla buluşturma işini belli bir komisyon karşılığında yapabilirsiniz.  Örneğin, bir üreticinin ürününü  (bal, halı, kozmetik ürünü,  vb.) ya da kişisel eşyaları  (ikinci el giysi, ev eşyaları, takı, vs.) satış için sahipleriyle anlaşarak, belli bir komisyon karşılığında satabilirsiniz. Bu satışları internet ortamında veya bir pazarda yapabilirsiniz.
Ya da hazır bir ağ sistemi üzerinden yapabilirsiniz.

Evde yemek, pasta, kek yaparak satmak: Uzun zamandır ev kadınlarının yapmakta olduğu bir iştir. Akmasa da damlar tarzında bir kazançla başlayıp, işini bir mekânda yapmaya kadar götürenler vardır. Hizmet sektörü önem kazandığı için, çalışan kadın ve erkeklere kaliteli, lezzetli ev yemeklerini hazır olarak sunmak büyük kolaylık sağlamıştır. Bu işi yapmak için çevrenize söylemeniz, internet – sosyal ağlar üzerinden tanıtım yapmanız, hedefe uygun yerlere el ilanları dağıtmanız, duyurular yapmanız gereklidir. Yaptıklarınızı pazarlarda satmanız ya da yerel market zincirlerinin hazır yemek reyonlarına vermeniz de olasıdır. Kalite, hijyen, lezzet önceliğiniz olmalıdır. Bir ailenin ya da kişinin evine, belli günlerde giderek, günlük yemekler yaparak para kazanmanız da mümkün tabi.

Evde ütü ve küçük tadilatlar yapmak: Çalışan insanlar için bulunmaz bir kolaylık sağlayacak iştir. Duyurularınızı yaparak müşteri bulabilirsiniz. Uygun fiyat seçeneğiyle birleştiğinde mutlaka müşteri bulunacaktır. Tabi sabırlı olmak, işini düzgün yapmak, verdiğiniz sözü tutmak çok önemli…

Modernleşen seyyar arabalar:  Ev kadınlarına yapabilecekleri güzel işlerden birisi daha… Evlerinde yapacakları birbirinden özel ve yöresel yiyecekleri şık bir seyyar yiyecek arabasıyla satabilirler. Aileden birinin yardımı ya da kendi başına bile yapılabilecek bir iş. Yeni nesil pilav arabaları buna örnektir. Dükkân ve mağazalara büyük kiralar ödemeden çalışma imkânı sunan bir seçenek. Sadece arabaların albenisi olmalı ve hijyen koşullarına çok dikkat edilmelidir. Bilinçlenen tüketici eskisi gibi her bulduğunu almamakta, seçici davranmaktadır. Çay kahve çeşitlerini bile böyle bir arabayla tek bir noktada konumlanarak
satmak mümkündür.

Özel günler için çalışmalar: Çiçek, çikolata ve meyve sepetleri buna en iyi örneklerdir. Değişik ambiyanslar yaratan çikolatalı meyveler, çiçek görünümüne sahip meyve ve çikolata sepetleri kısacası yaratıcılığa dayalı kombinasyonlar alternatif hediye seçenekleri oluşturuyor. Özel günler için bu ürünleri satmak güzel bir iş girişimi. Biraz organizasyon yeteneğine ve zevkli seçimler yapmaya meyilli kadınların bu işi yapmaları olasıdır. Ayrıca doğum yapan annelerin odalarının süslenmesi, düğün ve nişan törenlerinde süslemeler yapılması becerikli ev kadınlarına yeni iş olanakları sunan bir alternatiftir. Pek çok kadının el becerileri ürünleri bu organizasyonları taçlandırabilir.

E – Ticaret yapmak: Biraz bilgi birikimi sağlayıp, internet üzerinde hazırlayacağınız bir blog ya da site aracılığıyla ürün satışı yapabilirsiniz. Hazır ürünleri ihtiyaç sahiplerine uygun fiyat seçenekleri sağlayıp satmak gibi, kendi ürün ve hizmetlerinizi de pazarlayabilirsiniz. Ülkemizde internet üzerinden yapılan alım satımlar hızla artmaya başladı bundan yararlanmak mümkün.

Yeni Tarz Büfe Açmak: Eski tarz büfeler yok oluyor artık. Farklı tasarımlara sahip, albenisi olan, hatta mobil büfeler gözde şimdi. Mobil olanlarıyla hizmetin ayağa gitmesi büyük kolaylık tabi. Evinizin önüne kadar gelen bir seyyar büfe gerçekten hoş bir hizmet! Kadın taksi ve kamyon sürücülerinin olduğu günümüzde kadın eli değmiş farklı dizayn edilmiş seyyar bir büfenin ne kadar çekici bir iş seçeneği olduğunu düşünün. Son yılların revaçta işlerinden biri olan modern büfecilikte neredeyse her gün yeni markalar çıkmaya başladı. Sizde bir kadın girişimci olarak kendi markanızı oluşturabilirsiniz.


Şadan Hergüner

GERİDE KALAN YAŞLAR DENEYİMLERDİR

Yeni bir yaşa merhaba derken bir yıl daha gitti hayatımdan. Evet, 6 Ağustos benim doğum günümdü. Pek çok sevdiğim insan aradı, mesajlar, kutlamalar gönderdi kısacası hayatıma bir şekilde girmiş ya da dokunmuş canlar doğum günümde bana yine bir şeyler kattılar.
Sevilmenin ne kadar güzel olduğunu, hatırlanmanın ve iyi anılmanın ne hoş bir duygu olduğunu iliklerime kadar hissettim. 

Sabah ilk önce şu an yazlığında olan en can arkadaşlarımdan bir tanesi aradı ki, geçen yıl onun yazlığında hep birlikte kutlamıştık, bana elleriyle pasta yapmıştı. Sonra aynı binada yaşadığımız bir yılı aşkın süredir çok yakın bir arkadaşlık bağıyla bağlandığımız can arkadaşım ki dostluğumuz baki olacak inşallah, eve geldi elinde kocaman bir hediyeyle beni kutladı.
Böylece bana kendimi özel hissettiren kutlama trafiği başladı.

Bunları yaşayabilecek bağları kurabildiğim için çok mutlu oldum. Riyasız, çıkarsız dost sahibi olmak çok güzel bir ayrıcalık… Bu bağlamın dışında kalanlar zaten hayatına girdiği gibi çıkar giderler. Önemli olan yıllardır yüz yüze görüşememiş olsan bile bağının kopmamış olabilmesidir. Bu bağın adı yürek birliğidir. Benim böyle birikmiş bir dolu içten canlarım var. Daha ne isterim ki?

Haaa bu arada doğum günü pastamım mumunu üflerken bir şey diledim tabi. Söylenmez dilek derler ama ben yazacağım sana isteğimi. Önce sağlık ve huzur istedim sonrada ara sıra doğanın tam göbeğinde olabileceğim bir yer diledim. Tıpkı resimdeki güzellikler gibi. Bakalım olacak mı? 

Şadan Hergüner
GÜNCEM : BİR YIL DAHA GEÇTİ YAŞAMDAN: Sevgili güncem , yeni bir yaşa bugün merhaba derken bir yıl daha gitti hayatımdan . Evet, 6 Ağustos benim doğum günümdü . Pek çok sevdi...
30 Temmuz benim karındaşımın doğduğu gün. Cancağızım, dünyadaki en yakın parçam, kardeşim doğum günün kutlu olsun. Allah yüzünü hep güldürsün. Bu yaşın sana güzel bir değişimi hediye etti. Umarım çok güzel gelişir.

Günceciğim sana daha önce yazmıştım, kardeşimin ben istediğim için bu dünyaya teşrif ettiğini. İyi ki istemişim. İnsanın bir kardeşi olması güzel…  Düşünsene fiziksel ve kişilik olarak aynı özelliklere sahip olduğumuz tek şey kardeş. Yani aslında en yakın bağ kardeşle olan bağ. DNA’ lar bile aynı özellikleri taşıyor.
Şimdi onun doğduğu günü hatırlıyorum gerçi ben de küçüktüm ama bu olay beynime kazınmış durumda. Mersin, Ataş Rafinerisinde çalışıyordu babam. Kocaman bir sitede lojmanlarda oturuyorduk. Site içinde hastane de vardı. Annem babamla gece doğum için hastaneye gitmiş. Evde anneannem, teyzem ve kuzenim var. Sabah uyandım, annem yok evde korktum tabi. Anneannem ve teyzem bana kardeşimin doğduğunu ve hastanede olduklarını söylediler. O kadar büyük bir merak ve istekle
beklemiştim ki kardeşimi daha fazla dayanamadım.

Çok uslu, annesiz hiçbir yere gitmeyen bir çocuk olduğum halde evden fırladım dışarı. Hastaneye gittim. Bizim bloğa yakındı. Dışarıdan bakmaya başladım. Babamın arabasını gördüm ve içine binip oturdum. O sırada hemşirelerden birisi camdan beni görmüş. Her zaman annemle beraber hastaneye giderdik, beni tanıyor ve seviyorlardı. Koşarak yanıma geldi, “kardeşin doğdu sonunda gel sana göstereyim onu” dedi. Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz. Hemen gittim hemşire ablayla hastaneye. Koridorda ilerlerken kapısı aralık olan bir odanın önünden geçiyorduk ki içeride annem ve babamı gördüm. Annem hasta yatağında, babam başucundaydı. Onlar da beni fark edip şaşırmışlar. Bu çocuk tek başına ne arıyor buralarda diye.

Neyse hemşire beni camlı bir bölmede, özel yataklarda yatan birkaç bebeğin olduğu yere götürdü. Bir tanesini gösterip “işte senin kardeşin o” dedi. İçim nasıl ısındı o tombiş kardeşe anlatamam. 4 kilo civarında doğmuş. Sonra annemin yanına götürdü beni. Onlara evden nasıl kaçtığımı ve bana kızmamalarını söyleyip, özür diledim. Tabi kızmadılar.

İşte benim canımın diğer yarısıyla ilk karşılaşmam böyle oldu. Kardeşim gelirken bana bir de hediye getirmişti. Evde babam bana bir melodika verdi. “Kardeşinin sana hediyesi” dedi. Pek beğendim. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Ama benim güzel kardeşim 2-3 yaşlarına geldiğinde, getirdiği melodikayı balkondan aşağı atarak icabına bakıverdi, bu da ayrı bir konu.


İnsanın bir kardeşinin olması gerçekten çok güzel bir şey!  Allah beni kardeşimin gerisine bırakmasın inşallah.

Şadan Hergüner

FIRIN – CAFE TARZI BİZE CUK OTURDU

Tematik Cafe kavramından sonra hızla yaygınlaşan farklı bir kavram var dünyada. Fırın cafe de diyebileceğimiz bir tarz bu… Aslına bakarsanız Türk insanı için çok uygun olan bir tasarımdan bahsediyorum. Mis gibi kokan ekmeklerin, hamur işlerinin pişirildiği ve cafe tarzında bir mekânda satıldığı yeni işletmeler.

Dünyaca tanınan markalar franchising sistemiyle Türkiye’de kendini göstermeye başladı. İstanbul’da ünlü yabancı işletmelerin isim haklarını almış mekânlar açıldı bile. Fakat isim hakkı bedelleri oldukça yüksek. O nedenle bu farklı konsepti kendi adınızla oluşturmak ve markalaşmak çok daha akıllıca bir iş. İsim hakkına ödeyeceğiniz paralarla kendi markanıza yatırım yaparsınız. 
Dediğim gibi bizim milletimiz ekmek ve hamur işi ürünlere pek bir düşkün olduğundan riski de
düşük bir seçenek.

Tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış bir fırın – cafe, doğru yerde konumlanır ve leziz lezzetler sunarsa neden çok kazandırmasın? Burada amaç görsel zenginliğe ulaşmış, bambaşka tasarımlarla hazırlanmış özel yapım ekmek ve hamur işi türevlerinin bir cafe ortamında satılması. Siparişleriniz hazırlanırken siz de bir kahve ya da çay eşliğinde masanızda oturup tadımlık bir şeyler atıştırıyorsunuz.

Bu tarzı kendi ülkemiz lezzetlerine uyarlamak, son derece kolay. Üstelik ülkemizde unlu mamuller üretip satan fırınlar da mekanlarının bir köşelerine cafe yapıyorlar zaten. Şimdi yapılacak şeyse kocaman bir cafe içinde fırın faaliyetinin görünür şekilde olması. İstanbul’da Komşu Fırın markası ise yıllardır bu tarzda mekânlar açıyor. Başka markalarda mevcut.


Türkiye için uygun bir tarz olduğundan dünyada yaygınlaşan fırın – cafe’lerin bizde de artacağını düşünüyorum. Göz zevkimize hitap eden o eşsiz lezzetleri, çok sık olmasa da arada bir hoş bir ambiyans içinde alabilmeliyiz diyorum.   

Şadan HERGÜNER

İNSAN OLMAK ZORDUR

“Dünyayı daha iyi bir yer yapmaya çalışmayan insan, insan değildir.” Dün akşam izlediğim bir sinema filminde duydum bu sözü. Çok beğendim. Tam benim düşüncelerimi, inancımı anlatan bir cümle.

İnsanlığın var oluşundan beri bir kavga, hırs ve iktidar olma derdi yaşanmış ne yazık ki! Hep kuyu kazma, yok etme, ben sahip olayım oburluğu var olmuş. İlk topluluklarda da şiddet var. Özellikle

kadınlar çok kötü davranışlara maruz kalmışlar. Kilise dâhil olmak üzere Hıristiyanlık tarihinde kadına kötü davranma mevcut. Sonra aynı şey Araplarda ve Müslümanlarda da olmuş. Dinler, din dışılıkla dolunca, yozlaşınca bundan nasibini en çok kadınlar ve yoksullar almış. Yani insanlık tarihi kötü insan modeliyle dolu…

İnsan iyilik ve kötülük eğilimleri ile yaratılmış. Meleğimiz de şeytanımız da içimizde mevcut. Bizim yapmamız gereken iyilik eğilimlerimizi artırmak, kendimizi, toplumumuzu, ülkemizi ve dünyamızı daha iyi ve yaşanılır hale getirmek. Kötülüğe bile iyilikle cevap verip, örnek oluşturmak.

Aşırı hırslarımıza gem vurmak, vicdan sahibi olmak, üretken ve paylaşımcı olmak… Yere düşen birini görünce ona tekme atmak yerine onu ayağa kaldırmak. Soyup, yağmalamak, yolsuzluklar yapmak, haksız kazanç sağlamak, güçsüze güç kullanmak, sadece kendini düşünmek gibi eylemlere karşı durmak! İşte insan olmak bunların tümüdür. İradeni ve aklını adilce, mantıklı olarak kullanmaktır. Dürüst olmak, yalan ve iki yüzlülükten kaçmak demektir. Ezilenin, hor görülenin, güçsüzün ardında durabilmektir. Güçlünün ve zenginin eteği yamacına sığınmak değildir.


Uzun sözün özü şudur ki, insan olmak hiç kolay değildir. Bir dolu sınava tabi tutuluyoruz. Kötülük eğilimlerimizi yok etmemiz ve temiz ahlaklı, dürüst insan olmamız gerekiyor. Zor iş doğrusu. Ama tabi bu şekilde olduğuna inanırsan zor! Yoksa dünyanın dört bir yanı insan değil,  insancık kaynıyor zaten.


Şadan HERGÜNER

GÜNCEM : SONUNDA BAYRAMI DA GÖRDÜK

GÜNCEM : SONUNDA BAYRAMI DA GÖRDÜK: Evimin Balkonundan bir görüntü. Zorlu geçen Ramazan ayından sonra bugün bayramı yaşıyoruz . Çok şükür 40 günlük aradan sonra evime de...

ACI DOLU BİR RAMAZAN BİTİYOR

Zaman su gibi aktı ve Ramazan ayını yolcu etmeye 4 gün kaldı. Hatırladığım en kanlı ve vahşeti bol bir ramazan ayı geçirdi ülkemiz. Manevi anlamına hiç de uymayan bir ay oldu. Ne acı değil mi? Oysa paylaşmaların,ihtiyaç sahiplerine onları incitmeden yardım etmenin, dualar etmenin, güzellikler dilemenin ayıdır. Dargınların barışması, nefretlerin
sonlandırılması, kinlerin bitmesi,  affetmelerin bol olması gereken bir ayda bolca nefret kusuldu, kan döküldü bir de çokça gereksiz iftarlar verildi. Göstermek amaçlı iftarlar. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi gerekirken…Milyarlar aktı bu iftarlara. Onca yardıma muhtaç insan dururken, ihtiyacı olmayanlara verildi bu büyük iftarlar. Ramazan çadırlarını kastetmiyorum tabi.

Günümüz şartlarında sanki her şey anlamını yitirmiş gibi geliyor bana. Özellikle manevi değerler anlam kaybetti. Herkeste bir hırs, bir üstünlük kurma, hükmetme sevdası almış başını gidiyor. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın deniyor.


Peki, bu nereye kadar gider? UNUTMAMAK LAZIM HER ŞEYİN BİR BAŞI BİR DE SONU VARDIR. 

Hiçbir şey tek düze olarak devam etmez. Çünkü Allah böyle yaratmış. İnişler, çıkışlar, başlangıçlar ve sonlar… Bunlar, yaşamın kendisini oluşturur. Tarih bu örneklerle doludur. Umarım en kısa zamanda huzuru daha fazla olacak bir sürece gireriz. Biraz nefes alabilecek bir sürece. Çünkü hepimizin tahammül gücü artık sona geldi. Allah geleceğimizi ve sonumuzu hayır etsin. 


Şadan HERGÜNER

GÜNCEM : İNSANLIK YOK OLDU

GÜNCEM : İNSANLIK YOK OLDU: Sevgili güncem içimden cıvıl cıvıl şeyler yazmak geliyor ama yazmaktan utanıyorum . Etrafım bu kadar acı doluyken nasıl yazayım? Nereye...
Doğduğu gün olan 22 Haziran’da, Ramazan ayında, 71 yaşında Allahın rahmetine kavuştu milyarların sevgilisi Profesör Yaşar Nuri Öztürk. Seveni kadar sevmeyeni, lanetleyeni de çoktu. İşine gelmeyenler onu anlamak istemedi ve anlamadı. O ve onun hocası konumunda sayılan Profesör Süleyman Ateş korkmadan, yılmadan gerçekleri söylediler. İslamiyet’i yobaz düşüncelerden, hurafelerden arındırmak için çalıştılar. 50’ye yakın kitap yazdı Yaşar Nuri Öztürk. Eserleri birçok dile çevrildi. Türkiye’de Kur'ân-ı Kerîm'in Özüne Dönüş Hareketi'nin öncüsü oldu. Benim gibi birçok insan, onun sayesinde ibadetini Türkçe Kur’an okuyarak yapmayı ve dinini Kur’an’dan okumayı öğrendi.

Sinirli, agresif bir yanı vardı. Dilinin kemiği yoktu. Pat diye söylerdi. Ama herkesin bir kusuru, zaafları vardır. Kusursuz yaratılmış insan gördünüz mü hiç? Bu huyu da onun kendi sınavıydı. Allah ile arasında olan bir konu. Başkalarını ilgilendirmez. Yanlışlarımız ve doğrularımızla yaşar, sınavımızı verir gideriz. Kusuru yüze vurmak dindeki en büyük yanlışlardan biridir, unutmamak lazım.


Yaşar Nuri Öztürk, arkasında yığınlarca kitap ve paylaşım bırakmış, görevini yerine getirmiş bir Allah kuluydu.

Cumhuriyetçi ve Atatürkçü bir aydın ilim adamıydı. Onun ölüm şeklini bile kötüye kullanan gerçek Allah inancından yoksun bazı kesimler şimdi yazıyorlar ama başlarına ne geleceğini acaba biliyorlar mı? Allah onu öyle bir zamanda aldı ki, merak ediyorum kaç kişiye nasip olur bu? Doğduğu günde ve ramazan ayında Hakkın Rahmetine kavuştu. Cuma namazında da defnedilecek.” Düşünenler için bunda bir ibret vardır.”
Nurlar, ışıklar içinde uyu hocam. Bende hakkın çok senden çok şey öğrendim, umarım helal edersin. Allah senden razı olsun. Mekânın en güzel cennetler olsun. Huzur içinde ol.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK KİMDİR?

Yaşar Nuri Öztürk, Bayburtlu bir anne ile Sürmeneli bir babanın çocuğu olarak Trabzon'un Sürmene ilçesinin Küçükdere köyünde doğmuştur. Çoğu Çaykara'da bulunan Niyazoğlu sülalesindendir. İlk eğitimini babasından Kur'an okuyarak aldı ve dokuz yaşında hâfız oldu. On yıllık klâsik medrese eğitiminden sonra hukuk ve ilahiyat tahsilini tamamladı. 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptıktan sonra üniversiteye tekrar dönerek 1980 yılında "İslâm Felsefesi" konulu doktorasını tamamladı ve 1986 yılında aynı dalda doçent oldu. Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya'da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa'da Grenoble Üniversitesinde çalıştı. New York'ta "İslâm Düşüncesi ve Çağdaş Sûfî Düşünce" dersleri okuttu.
Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Yaşar Nuri Öztürk, 1978 ve 1982'de "Türkiye Millî Kültür Vakfı" ödülünü kazandı.

Hayat Hikâyesi

Yurt dışında ve yurt içinde pek çok yerde İslâm dininin zihniyeti, insan ve insan hakları konularında konferanslar verdi. Türkiye'de Kur'ân-ı Kerîm'in Özüne Dönüş Hareketi'nin öncüsü olan ve Time Dergisi’nin gerçekleştirdiği "20. Yüzyılın En Önemli Kişileri" listesinde kamuoyunca belirlenen yüz isim arasında ilk on arasına giren Yaşar Nuri Öztürk[4] aynı zamanda da, Türk üniversitelerinde öğretim üyesi ve dekan olarak 26 yıl görevde bulundu. ABD-New York’ta (The Theological Seminary of Barrytown) bir yıl misafir profesör olarak “İslâm Düşüncesi” dersleri okuttu. Aynı süre içinde The World Scripture’ın İslâm bölümünün hazırlanışında görev aldı. Büyük çoğunluğu İslâmiyet hakkında elliye yakın kitabı vardır.


Şadan HERGÜNER
 
Gezergen Tasarım by Gezergen Blog